Zen, Haritalar ve Kendilik İnşası: Byung-Chul Han’ın Yorgunluk ve Palyatif Toplumları
Biz, toplumun içinde var olan ve ondan etkilenen bireyleriz. Toplum bize dayatmalarda bulunur, ama biz de topluma dayatmalar yaparız. Toplum bize haritalar verir, dil bile bir haritadır bir bakıma. “Harita yalan söylemez, ama her şeyi de bilmez. Harita sana yolu gösterir, ama yolu senin için yürümez.” Bu söz, Byung-Chul Han’ın Yorgunluk Toplumu ve Palyatif Toplum kavramlarıyla birebir örtüşür. Han’a göre, modern insanın bitmek bilmeyen çabası, kendi kendini sömüren bir makineye dönüşmesine neden olur. Ama "kendilik" inşası bu döngünün dışında bir yerdedir. Bu süreç, ne sürekli üretmekle ne de tüketmekle ilgilidir. Kendilik, bir ev inşa etmek gibidir. Ancak bu ev, yalnızca tuğla ve harçla değil, deneyim, farkındalık ve anlam ile inşa edilir.
Yorgunluk Toplumu: Kendi Evinin İşçisi Olmak
Yorgunluk Toplumu’nda, birey bir "performans öznesi" haline gelir. Yani, her an daha fazlasını yapmak, daha fazlasını üretmek zorundadır. Bu çabalar, dışsal bir baskıdan çok, bireyin kendine koyduğu hedeflerden kaynaklanır. Kendi inşasının işçisi olmak böylesi bir yorucu durumdur. Komşudan un istemek değil, un değirmenini sırtında taşımak zorunda hissetmek gibidir. Oysa komşudan un istemek bir beceridir ve bu, işin kolektif yönünü fark etmektir. Kendiliği inşa ederken, her şeyi kendin yapmaya çalışmak yerine, komşunun elindeki unu, dostunun fikrini ve toplumun bilgisini kullanmayı öğrenmek gerekir.
Yorgunluk toplumu, kişiyi sürekli çalışmaya ve daha fazla bilgi taşımaya zorlar. Byung-Chul Han’ın dediği gibi, “Birey, kendi başarısının kölesi olur.” Ama her bilgi yük değil, her iş görev değil. Çünkü bilgi hamalı olmamak gerekir. Evin her köşesine eşyaları yığarsan, o evde yürüyemezsin. Aynı şekilde, her öğrendiğin bilgiyi taşımak istersen, bir süre sonra o bilgi seni taşır. O yüzden, tıpkı bir Zen bahçesindeki taşlar gibi, her şeyin yerli yerinde olması gerekir. Bu, bilginin, duyguların ve deneyimlerin doğru yerde konumlanması anlamına gelir.
Harita ve Yol: Palyatif Toplumun Geçici Çözümleri
Palyatif Toplum, Byung-Chul Han’a göre, acıdan kaçınma toplumudur. Her şey, anlık mutluluk sağlama amacıyla tasarlanır. Derinlemesine düşünmek, acı çekmek veya bir şeyle yüzleşmek yerine, her sorun geçici çözümlerle "pansuman" edilir. İnşa ettiğimiz ev, sağlam bir yapı değil, çökmesine engel olmak için sürekli destek koyduğumuz bir baraka olur.
Bir haritaya sahip olmak, bu geçici çözümlere benzeyebilir. Harita, sadece yolu gösterir ama çukurları söylemez. Sana der ki: “Burada köprü var.” Sen de rahatça ilerlersin. Ama o köprü çoktan yıkılmış olabilir. Harita doğru ama eksiktir. Modern toplum, her sorunu bir "yama" ile çözme eğilimindedir. Ama o köprüyü geçmek için bir yama yetmez. Köprüyü tamir etmen gerekir.
Palyatif çözümler, kişinin sürekli pansumanlarla ayakta kalmasına neden olur. Ama pansuman, yarayı iyileştirmez. Bu yüzden, yolda yürürken yanına bir çekiç ve birkaç tahta alman gerekir. Yani, sadece haritaya güvenmek yerine, eksik olanı tamamlayacak malzemeleri de yanında taşımalısın. Bu, modern hayatta kendi "tamir setini" oluşturmak anlamına gelir. Bazen bu bir bilgi olur, bazen bir dost, bazen de bir sanat dalı.
Komşudan Un Almak mı, Her Şeyi Kendin Yapmak mı?
Palyatif toplum, her şeyi tek başına çözmeye çalışmanı önerir. "Sen yapabilirsin", "Sen başarabilirsin" sloganlarıyla her türlü yardımı reddetmeni ister. Ama Zen felsefesi ve Han’ın eleştirisi burada birleşir:
“Komşudan un istemek bir zayıflık değil, bir bilgeliktir.”
Çünkü kimse, her şeyi tek başına yapamaz. Komşudan un istemek, kendini savunmasız hissetmeden yardımı kabul etmektir. Herkesin bazen bir dosta, bir bilgiye ya da bir fikre ihtiyacı olur. Yorgunluk toplumunun "her şeyi yap" baskısını reddetmek, kendiliği inşa ederken daha sağlıklı bir denge kurmanı sağlar. Komşunun unu ekmeği yapmana yardım eder, ama o ekmeği nasıl yoğuracağını sen belirlersin. İşte tam burada, kendi yolunu çizme meselesi devreye girer.
Ev İnşa Etmek, Ev Yeniden Yıkmak
Zen felsefesindeki gibi, ev inşa etmek bir kez yapılmaz. Bazen yıkıp yeniden yapmak gerekir. Yorgunluk toplumunun dayattığı "sürekli üretim" baskısını yıkmak cesaret ister. Ama bazen yıkmadan daha iyisini yapamazsın. Çünkü temelin eğriyse, üzerine ne koyarsan koy o da eğrilir. Ev inşa etmek, cesaret gerektirir. Yolda öğrendiğin her bilgi, sana "Bu temeli değiştir" der. Kendilik de böyledir. Sabit bir yapıya sahip değildir; yıkılır, yeniden yapılır.
Sanat, Kendilik ve Zen’in Fırçası
Sanat, Han’ın “derin acıyı hafifletme” düşüncesinin bir parçasıdır. Palyatif toplum, acıyı anlık olarak yok etmeye çalışırken, sanat onu işler. Sanat, acıya katlanmayı öğretir. Bu yüzden, sanatla ilişki kuran birey, kendilik inşasını daha derinlemesine yapar. Çünkü sanat, boşluğu da anlamayı gerektirir. Tıpkı Zen bahçesindeki taşların düzenlenmesi gibi, sanat da boşlukla doluluk arasında bir denge kurar. Boşluk, Zen’de anlam taşır. Ev inşa ederken, her köşeyi doldurmak yerine, boş alan bırakmayı öğrenmek gerekir.
Sonuç: Harita Rehber, Yol Yolcunun
Haritalar sana yolu gösterir, ama yolu senin yerine yürümez. Harita, "burada köprü var" der ama o köprü yıkılmışsa, köprüyü tamir etmeyi öğrenmek zorundasın.
Harita sana çerçeveyi sunar, ama o çerçevenin içini boyamak sana kalır. Hangi fırçayı seçeceğin, hangi rengi kullanacağın, hangi ayrıntıya ne kadar dikkat edeceğin sana bağlıdır. Yorgunluk toplumu, "hep daha fazlasını yap" derken, Zen ve Han, "anlam bul" der. Bu, hem içsel bir inşa hem de dışsal bir keşiftir.
Son olarak, komşudan un istemekten çekinme. Bu bir zayıflık değil, bir bilgeliktir. Yolda haritaları kullan, ama yolda kendin ol. Harita genel çizer; yolu kendin inşa edersin. Yorgunluk toplumu seni sürekli çalışmaya zorlarken, Palyatif toplum seni sürekli uyuşturmaya çalışır. Ama kendilik inşası, her ikisinin ötesindedir. Yık, yap, al, ver, boşalt, doldur, ama ne olursa olsun, o evin içindeki "sen" hep orada ol.
"Kendi yolunu bulmak, o yolu yürürken çukurları fark etmektir.""Komşudan un iste, ama ekmeği yoğurmayı da öğren.""Harita sana yön verir, ama o yolu sen yürürsün."